Fatih Belediye Başkanı Mehmet Ergün Turan, restorasyon çalışmalarına ilişkin basın mensuplarına yaptığı açıklamada, ilçede bilinen adıyla Çarşamba Çukurbostan’da bulunan sarnıcın 5. yüzyılda yapıldığını söyledi.
Turan, bu sarnıçlarından İstanbul’da 4 tane olduğunu, bunların üçünün Fatih’te bulunduğunu ifade etti.
Fındıkzade Çukurbostan ile Karagümrük Stadı’nda da sarnıç bulunduğuna dikkati çeken Turan, Aspar Sarnıcı’nın tarihinde ilk defa restore edildiğini anlattı.
Turan, projenin Koruma Kurulu tarafından da onaylandığını, sarnıçta bir koruma çalışması yürüttüklerini dile getirerek, “Mevcut hali dondurarak koruma’ diyeceğimiz bir koruma yapıyoruz. Yani tamamlama şeklinde değil. Çünkü, çok geniş bir duvar olduğu için ‘dondurarak koruma’ yapıyoruz” diye konuştu.
Dönem içerisinde beton harcıyla yapılan restorasyondan duvarı arındıklarını belirten Turan, Fatih’te 12 bin sivil mimari ve anıt eser bulunduğunu vurguladı.
Turan, kaynaklarda sarnıçların daha öncesinde restorasyona tabi tutulduğuna dair bilgi bulunmadığını dile getirerek, “Nisan 2022’de başladık, inşallah kasım sonunda bütün sarnıçtaki bu işlerimiz bitmiş olacak. Uzun yıllar kapsamlı restorasyon görmesine gerek olmayacak” ifadelerini kullandı.
“Şehre dağıtılan tesisatın izlerine henüz rastlanabilmiş değil”
Sanat tarihçisi Prof. Dr. Hayri Fehmi Yılmaz ise ilçedeki üç büyük açık hava sarnıcının kentin su ihtiyacını karşılamak için inşa edildiğinin düşünüldüğünü ifade etti.
Trakya’nın içlerinden İstanbul’a getirilen suyun dev sarnıçlarda, açık alanlarda ve haznelerde depolandığı, buradan kentin ilgili yerlerine aktarıldığının düşünüldüğünü kaydeden Yılmaz, şöyle devam etti:
“Ne Trakya’dan buraya gelen tesisatın izlerine ne de buradan şehre dağıtılan tesisatın izlerine henüz rastlanabilmiş değil. Aynı zamanda bu yapıların duvarlarında sarnıç sıvasının izlerini de görmüyoruz. Bir yerde su tutmak isteniliyorsa bir hidrolik sıvayla duvarlar sıvanır.
Suyu tutabilecek, su tutacak bir harçla. Burada onun izleri de kalmamış. Çünkü daha Bizans devrinde muhtemelen Trakya’dan şehre su getiren tesisat bozulduğu andan itibaren bu tesisat çalışmaz hale gelmiş, bu yapılar da terk edilmiş.”
Prof. Dr. Yılmaz, burasının dev bir anıt olduğunu, duvarlarının ise 8-10 metreye kadar uzandığını söyledi.
Birkaç metrelik bir toprak dolgunun üzerinde olduklarını, özgün zemini göremediklerini anlatan Yılmaz, “Bazı araştırmacılar bunların Konstantinos devrinde, bugün gördüğümüzden önceki İstanbul surlarının hendeklerine su sağlamak amacıyla inşa edildiğini düşünüyor. Fakat bunlar henüz birer hipotezdir. Dünyada benzer örnekleri de pek olmadığı için bunları tartışmak çok ilginç” dedi.
“Park olduğu için bu anıt böyle korundu”
Prof. Dr. Yılmaz, bu anıtların yaklaşık 1600 yıllık tarihi boyunca hiç restore edilmediğine, ilk kez Fatih Belediyesinin böyle bir çalışma yaptığına dikkati çekti.
Duvarlarda dramatik oyukların bulunduğunun altını çizen Yılmaz, “Birçok yer dökülmüş. Bunlar asırlar boyunca yapıda gerçekleşen bozulmalar, dökülmeler… Onlara fazla müdahale etmeden bu anıtın ömrünü uzatacak müdahaleler yapıldı ve 5. yüzyıl duvarları burada rahatlıkla takip edilebiliyor. Herhangi bir tamamlama yapılmadı. Bir konservasyon çalışmasıyla proje devam ettirilmeye çalışılıyor. Ama etrafında bir yaşam sürdüğü için, bir park olduğu için bu anıt böyle korundu” şeklinde konuştu. (AA)